GÜNDEM

ELÇİ DAVASINA İLŞKİN TBB VE DİYARBAKIR BAROSUNDAN ORTAK AÇIKLAMA

Türkiye Barolar Birliği, Diyarbakır Barosu ve baro üyeleri Tahir Elçi cinayetine ilişkin açılan dava dosyasında yaşanan gelişmelere dair Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.

ELÇİ DAVASINA İLŞKİN TBB VE DİYARBAKIR BAROSUNDAN ORTAK AÇIKLAMA

Türkiye Barolar Birliği, Diyarbakır Barosu ve baro üyeleri Tahir Elçi cinayetine ilişkin açılan dava dosyasında yaşanan gelişmelere dair Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.

28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır’ın Sur ilçesinde silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Diyarbakır Barosu eski başkanı Tahir Elçi’ye ilişkin açılan dava yaklaşık 7 yıldır sürüyor. 15 Haziran’da görülen duruşmasında ise cinayetin işlendiği dönemde başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı televizyon söyledikleri nedeniyle tanık olarak dinlenmesi talebi kabul edilmişti. Ancak 19 Eylül’de Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi Tahir Elçi davasında duruşma tarihini beklemeden usule aykırı bir şekilde Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi kararından oy çokluğuyla vazgeçtiğine hükmetti.

Yaşanan bu son gelişmeyle birlikte TBB Başkanı Erinç Sağkan, bölge baro başkanları ve çok sayıda avukat, Tahir Elçi cinayeti davasında yaşananlara tepki göstermek için Diyarbakır Barosu’nun düzenlediği basın açıklamasında bir araya geldi.

Açıklamada, 7 yıllık yargılama sürecinde mahkeme salonunda katılan avukatların duruşma salonunda karşılaştıkları atılma tehditlerine, katılan avukatlardan habersiz alınan kararlara ve yargının tarafsız davranmadığı üzerinde duruldu. 19 Eylül’de alınan ara kararın da katılan avukatlardan haberiz verildiğine dikkat çekilerek, buna ilişkin itiraz dilekçesinin Diyarbakır Barosu tarafından bugün verildiği ve reddi hakim talebinde bulunulduğu açıklandı.

Açıklamada konuşan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, davanın üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen kat edilen ilerlemenin hukuk açısından üzüntü verici olduğunu belirterek, “Kaçıncı sefer açıklama yaptığımızı hatırlamıyorum, bugün kaçıncı sefer buradayız gerçekten hatırlamıyorum. 7 yıldır etkili bir soruşturma yapılmıyor. Deliller toplansın, delillerin karartılmasının önüne geçilsin dedik. 4 buçuk yılın sonunda Diyarbakır Baromuzun ve meslektaşlarımızın olağanüstü çabasıyla bir kovuşturmaya döndüğünü görebildik. Bugün geldiğimiz noktada bu yargılamada isteniliyor ki yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara kimse ses çıkarmasın. Oysa biz yaşam hakkını savunmaya devam ediyoruz. İsteniyor ki bir yargılama yapılıyor gibi gösterilirken bu hukuksuzluğa o yargılamaya katılan savunma makamı da alet olsun. Oysa biz hep adil yargılama hakkını savunduk. Bugün de aynı noktada duruyoruz. Tahir Elçi’nin katilleri ortaya çıkartılıp en ağır cezayı alana kadar da aynı noktada durmaya devam edeceğiz ” dedi.

Sağkan, şöyle devam etti, “Tahir Elçi’nin katilleri ortaya çıkartılıp en ağır cezayı alana kadar da aynı noktada durmaya devam edeceğiz. Bu yargılamanın soruşturma ve kovuşturma aşamalarının başından sonuna hukuksuzlukla devam ettiğini defalarca izah etmeye çalıştık. Ancak mahkemenin aldığı son karar aslında süreci tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Bir tanığın dinlenmesi kararı verildikten sonra taraflar orada bulunmadan, hiçbir gerekçe göstermeden o tanığın dinlenmesinden oy çokluğuyla vazgeçilmiştir. Tahir Elçi cinayetinin siyasete alet edilmesine müsaade etmeyeceğiz. Tahir Elçi’nin katillerinin ortaya çıkarılmasından başka kaygıların bunu engellemesine müsaade etmeyeceğiz. İstedikleri kadar bizi hukuksuzluğun aparatı yapmaya çalışmaya devam etsinler, dün de buradaydık bugün de buradayız yarın da burada o katiller otaya çıkartılıp hakkettikleri cezaya çarpıtılana kadar Diyarbakır baromuzun yanında, meslektaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz”

Açıklamada yazılı açıklamayı okuyan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ise şunları söyledi: “Sizlerin de yakından tanık olduğu ve bildiği üzere Tahir Elçi cinayeti soruşturması ve davası en başından beri, dünya hukuk literatürüne geçecek türde skandallarla ilerliyor. Tahir Elçi’nin sözleri için dokuz günde dava açan iddia makamı, öldürülmesine ilişkin soruşturmada dört buçuk yıldan sonra dava açabilmiştir. Cinayetin delilleri karartıldı; bu karartılmış deliller bile doğru düzgün toplanmadı. Olay yeri incelemesi, Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minarenin önünde suikasta uğramasının üzerinden üç buçuk ay geçtikten sonra yapıldı.

Diyarbakır Barosunun talebiyle Londra’daki Adli Mimarlık kuruluşunun hazırlamış olduğu ve dosyaya sunulan rapor olmasa üç polis hakkında , bu davanın da açılmayacağını çok iyi biliyoruz. Toplanmayan deliller, yok edilen deliller, özensiz ve isteksiz yargısal pratiklerin sonunda açılan bu dava için kimseye teşekkür edecek değiliz. Kamuoyu baskısı ve nice çabalar sonucunda açılan bu davanın ilerletilmesi, fiilin ve failin tespiti konusunda her türlü engelleme ile karşı karşıyayız.

Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi daha ilk duruşmada davayı hangi bakış açısıyla ele aldığını bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. İnanılması güçtür ama, bu heyet Türkan Elçi’yi, sırf söz istediği için duruşma salonundan atmakla tehdit etmiştir. Avukatlar aynı şekilde duruşma salonundan atılacakları konusunda ihtar edilmişlerdir. Duruşmalar sırasında savcılık makamının tanıklarının, her birinin olayı çarpıtmak, yargısal süreçleri hedefinden saptırmak için bizzat savcının kendisi tarafından tehdit edildikleri, farklı vaadlerle yalan tanıklığa zorlandıkları ve işkenceye uğratıldıkları ortaya çıkmıştır. Bu korkunç gerçeklik karşısında Mahkeme heyetinin kılı bile kıpırdamamış, tanıkları yalan beyanda bulunmaya zorlayan savcı ve bu tanıklara işkence yapan kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmayı reddetmiştir.

Bir ülkede, Tahir Elçi gibi bir insan hakları savunucusu ve baro başkanı suikasta uğruyorsa, o suikastı aydınlatmak devletin bütün kurumları üzerinde ertelenmesi ve ihmal edilmesi mümkün olmayan bir ödev doğurur. İlk andan itibaren, bu ödevinin hiçbir şekilde farkında olmayan kamusal makamlar ve yargısal süreçler görüyoruz. Tüm bu süreçlerde, Tahir Elçi suikastının aydınlatılması için çaba gösteren avukatlardan başka hiç kimseyi göremedik. Davayı gören Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, katılan vekillerinin davayı ilerletebilecek, suikastı aydınlatabilecek tüm taleplerini reddetmeyi adeta kendisine bir görev olarak bellemiştir.

Yargılamanın gelinen aşaması itibariyle, yokluğumuzda yapılmaya çalışılan ara celseler; biz katılan vekillerinin görüşü alınmadan incelenen savcılık talepleri; yokluğumuzda, delillerle ilgili tesis edilen ara kararlar; bu mahkemenin suikastı aydınlatmak için değil, bu dosya üzerinden siyasi tarihimizi ve toplumsal belleği karanlıkta bırakmak amacı ile hareket ettiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin son olarak 19.09.2022 tarihinde, biz avukatların haberi bile olmadan, ara celsede aldığı karar, bu mahkemenin gerçekleştirdiği skandallar zincirine yeni bir halka eklemiştir. Karara imza atan yargıçların, bu davadan derhal el çekmesi gerektiğini çok net bir şekilde ortaya koymuştur.

Bilindiği üzere, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, bu cinayetin bir siyasi suikast olduğunu çeşitli defalar kamuoyu önünde dile getirmişti. Bu beyanları nedeniyle, Davutoğlu’nun duruşmada dinlenmesini defalarca talep ettik. Mahkeme 15 Haziran tarihli celsede bir kere daha dile getirilen bu talebi kabul etmiş, Davutoğlu’nun 23.11.2022 tarihli celsede dinlenmesine karar vermişti. Ancak, 19.09.2022 tarihli ara celse ile, mahkeme çoğunluğu Davutoğlu’nun dinlenilmesi yönündeki kararı geri almıştır. Bu karar yüz kızartıcı bir skandal niteliğindedir. Her şeyden önce bu kadar önemli bir davada katılan vekilleri dışlanarak hüküm tesis edilmesi kabul edilemez. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinin bu karara muhalefet şerhi koyan üyesi “…bu zamana kadar dosya kapsamında herhangi bir değişiklik olmaması ve tanık hakkında talimat yazılmış olması”nı gerekçe göstererek çoğunluk görüşüne katılmamıştır.

Gerçekten de arada ne olmuştur da Mahkeme’nin çoğunluk üyeleri kendi kararlarından geri dönmüşlerdir? Bu dönüşün hukuk usulü ve teamülleri içinde bir açıklamasını bulabilmek mümkün değildir. Biz mahkemenin kendi kararından dönmesini, bu kadar önemli bir tanığın dinlenmesini reddederek bir kere daha davanın ilerlemesine köstek olmasını, bu çoğunluk üyelerinin tarafsız ve bağımsız olmadıklarına ilişkin yaptıkları güçlü bir irade açıklaması olarak değerlendiriyoruz.

Çoğunluk üyelerinin yaptığı bu irade açıklamasını görmezden gelmemiz mümkün değildir. Bu nedenle bugün bir dilekçe sunarak kendilerini reddettiğimizi bildirdik. Mahkemenin çoğunluk üyeleri ile dava arasında asla telafi edilmesi mümkün olmayan bir doku uyuşmazlığı ortaya çıkmıştır. Mahkeme çoğunluk üyelerinin bu davayı görmeye devam etmeleri mümkün değildir. Kendilerini görevden el çekmeye davet ediyoruz!

Biz müdahil vekilleri olarak bu davayı sonuna kadar takip edeceğiz, Mahkeme çoğunluk üyeleri bu davadan el çekene kadar reddi hâkim taleplerimizi tekrar edecek, adalet çığlığımızı her geçen gün daha yüksek perdeden dile getirmeye devam edeceğiz.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
 
Paylaş :

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Çerezlerle ilgili detaylı bilgi için Çerez Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.