GÜNDEM

KAYIP YAKINLARI BU HAFTA AHMET BULUŞ’UN FAİLLİ SORULDU

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 738'inci haftasında Şırnak’ta 1 Nisan 1994 tarihinde silahlı üç kişi tarafından kaçırıldıktan aylar sonra cesedi bir kuyuda bulunan Ahmet Bulmuş’un failleri soruldu.

KAYIP YAKINLARI BU HAFTA AHMET BULUŞ’UN FAİLLİ SORULDU

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 738'inci haftasında Şırnak’ta 1 Nisan 1994 tarihinde silahlı üç kişi tarafından kaçırıldıktan aylar sonra cesedi bir kuyuda bulunan Ahmet Bulmuş’un failleri soruldu. 

Eylemde konuşan İHD Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı, “Onlarca yıldır bu ülkede, anti-demokratik yöntemlerle kaybedilen, faili meçhul bir şekilde yaşamı ellerinden alınan insanları anıyoruz. 738 haftadır biz buradan bütün yetkililere ve topluma sesleniyoruz. Bu bir vicdan sesidir. Bunca acı, keder varken bu topraklara huzur gelmez, toplumsal adalet sağlanamaz" dedi.

'SORUNLAR DEMOKRATİK YÖNTEMLERLE ÇÖZÜLÜR'

Ailelerin adalet istediğini belirten Saçaklı, bu ülkenin bütün fertleri için barış ve adalet istediklerini söyledi. Saçaklı, "Çünkü 40 yıldır süren bu savaş ve çatışma sürecinin temelinde bu topraklarda yaşayan insanların hakları ve hukuku olduğunu biliyoruz. Bu gerçekle yüzleşmeden bu topraklarda ancak acı ve yıkım olur. Son 50 yıllık süreçte bu yıkımlar yaşandı. Ülkenin son dönemlerde içine girdiği toplumsal, sosyal ve hukuksal krizlerin temel nedeni bunlarda. Kürt sorunun anti-demokratik yöntemlerle çözülmek istenmesi, kendisiyle beraber bir takım paramiliter güçlerin türemesine, toplumsal vicdanı yaralıyor. Bugün bu sorun herkes için bir tehdit ve güvenlik haline getirilmiş. Herkes politikalarını bunun üzerine inşa ediyor. Bunlar aşılmadan bu ülkeye barış gelmez. Bu korku ve kaygının aşılması lazım. Demokratik yol ve yöntemler ile bu sorunun çözümü için adımlar atılmalı. Bu toplumun her ferdinin isteğidir adalet ve barış. Bir kez daha bütün siyasi partilere sesleniyoruz. Kürt sorunun ve diğer tüm sorunların uzlaşarak, demokratik yol ve yöntemler ile çözülmesinin esas alınması gerekiyor" diye konuştu.

Kadınların birtakım haklarının kaldırılmasına yönelik bazı çevrelerin adımlar atacağına dair işaretler olduğuna değinen Saçaklı, bunun için de kaygılı olduklarını söyledi. Saçaklı, "İstanbul Sözleşmesinden çıkılması ile temelde birçok kadına yönelik temel hukukun ayaklar altına alınması demekti. Üstüne bir de 6284 sayılı yasanın tartışılması kabul edilebilir değil" ifadesini kullandı

BASKILAR 1993'TE BAŞLADI

İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Jiyan Ormanlı ise Ahmet Bulmuş’un hikayesini paylaştı. Ormanlı, “Ahmet Bulmuş, ailesiyle birlikte Şırnak’ın Cizre ilçesine bağlı Hisar (Hebler) köyünde yaşıyordu. 1993 yılında köyleri askerler tarafından yakılmasından sonra aile Cizre’ye göç etmek zorunda kalır. Köyde bakkallık yapan Ahmet, Cizre’ye gelince yeni bir iş kuramaz, işçi olarak günlük işlerde çalışmaya başlar" dedi.

Ormanlı, şunları söyledi: "Ahmet Bulmuş, 1994 yılının Nisan ayında bozulan radyosunu tamir ettirmek üzere Beşir adlı arkadaşının Mardin Caddesi’ndeki dükkânına gider. Dükkâna gelen Beyaz Toros marka bir araçtan inen telsizli ve silahlı üç kişi, kimlik kontrolü yaptıktan sonra Ahmet Bulmuş’a ‘Sen bizimle geleceksin’ der. Ahmet’i arabaya bindirip götürürler. Radyo tamircisi arkadaşı olaya tanık olur. Bu tarihten sonra Ahmet Bulmuş’tan bir daha haber alınmaz.

EVE BOMBA ATILIR

Birkaç gün sonra İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz, Ahmet’in evinde arama yaptırır fakat bir şey bulmazlar. Daha sonra Eşi Fatım'a, 'Eşini götürdük, misafirimiz oldu, üç dört güne bırakacağız, sen bize evde ne sakladığını göster' der. Fatım, hiçbir şey saklamadıklarını söyleyince de tartaklanarak fiziksel şiddete maruz kalır. Jandarma ve polisler tarafından ev birkaç kere daha baskına uğrar. Gündüz vakti evin avlusuna el bombası atılarak ev tahrip edilir. Bunun üzerine ev sahibi Bulmuş ailesini evden çıkartır.

CESEDİ KUYUDA BULUNUR

Fatım, bu olaydan 3 gün sonra dilekçeyle ilgili mercilere başvurur ancak başvurusu yanıtsız kalır. İsmini vermek istemeyen ve aileye ulaşan bir kişi, 'Ahmet Bulmuş'la birlikte gözaltındaydık, gözlerimiz bağlıydı ama sesimizden birbirimizi tanıdık' diyerek aileye haber verir.   

1996 yılında Silopi’de bir kuyuda 6-7 kişinin cenazesine ulaşılır. Bunun üzerine Fatım Bulmuş, cenazelerden birinin eşi olabileceğini düşünerek olay yerine gider. Fatım Bulmuş, cenazeler çıkartılırken bir çuvalın içinden çıkan ve kafası kesilmiş bir cenazenin üzerindeki kıyafetlerden eşini teşhis eder ancak korktuğu için şikâyette bulunmaz. Silopi Belediyesi kuyudan çıkan cenazeleri toplu olarak kimsesizler mezarlığına defneder.

YARGILAMADAN SONUÇ ELDE EDİLEMEDİ

Daha sonraki yıllarda Şırnak’ın Cizre ilçesinde bulunan BOTAŞ kuyularında yapılan kazılarda bir insana ait kafatası bulunması üzerine, Ahmet Bulmuş’un ailesi Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına yeniden başvuruda bulunur. Ailenin başvurusu üzerine 2009 yılında soruşturma başlatılır. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, aileye üç ay içinde DNA eşleşmesi için kan örneği vermesi için çağrılacaklarını belirtir. Ancak aradan 4 yıl geçmesine rağmen savcılık tarafından aileye DNA örneği verilmesi ile ilgili herhangi bir çağrı yapılmaz. Savcılık tarafından yalnızca Ahmet Bulmuş’un oğlu Vedat Bulmuş ile 2 tanığın ifadesi alınır. İfade işlemlerinden sonra savcılığın yürüttüğü soruşturma kamu davasına dönüşmüştür. Ancak dava ile ilgili yürütülen yargılamadan bir sonuç elde edilmez."

Etkinliğe katılanlar konuşmaların ardından gözaltında kaybedilen Ahmet Bulmuş ve diğer kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirdi. 

Paylaş :

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Çerezlerle ilgili detaylı bilgi için Çerez Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.