GÜNDEM

“YAŞAMI ÜRETTİĞİMİZ YERLER ÖLDÜRÜLDÜĞÜMÜZ MEKÂNLAR OLMAKTAN ÇIKARILSIN!”

Sağlık çalışanlarına yönelik son zamanlarda artan şiddete ve sağlık çalışanların çalışma koşullarına dikkat çekmek amacıyla Amed Sağlık Platformu açıklama yaptı.

“YAŞAMI ÜRETTİĞİMİZ YERLER ÖLDÜRÜLDÜĞÜMÜZ MEKÂNLAR OLMAKTAN ÇIKARILSIN!”

Sağlık çalışanlarına yönelik son zamanlarda artan şiddete ve sağlık çalışanların çalışma koşullarına dikkat çekmek amacıyla Amed Sağlık Platformu açıklama yaptı.

“Kadın cinayetleri her yerde; yaşamı ürettiğimiz yerler öldürüldüğümüz mekanlar olmaktan çıkarılsın! Acılıyız, öfkeliyiz” başlıklı yapılan açıklamada konuşan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr Elif Turan;   “Ülkemizin içinde bulunduğu şiddet sarmalında bir kadın bir sağlık emekçisini daha kaybetmenin derin hüznünü ve öfkesini yaşıyoruz. İki gün önce Antalya ilinin Alanya ilçesi 5 nolu ASM de çalışan Dr. Melek Bağçe, boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından işyerinde rehin alınarak vahşice katledildi.

Bu bir ilk değil,  maalesef adeta bir “deja-vu” halini yaşıyoruz.

Kasım 2015’te Dr. Aynur Dağdemir, birlikte çalıştığı kadın hemşireyi erkek şiddetinden korumaya çalışırken öldürülmüştü.

Ocak 2022’de Ebe Ömür Erez, aile sağlığı merkezinde erkek şiddetiyle katledilmişti.

Ekim 2022’de aile sağlığı merkezinde çalışan Emine hemşire, işyerinde bir erkek tarafından ateşli silahla vurulmuştu.

 Nisan 2023’de Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşe Güneş, eski eşi tarafından hastane bahçesinde bıçaklı saldırıya uğramıştı.

Birkaç örneğini sıraladığımız bu acı olaylar, tıpkı Dr. Melek Bağçe cinayetinde olduğu gibi, hem kadına yönelik şiddetin hem de sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yönelik şiddetin vücut bulduğu olaylardan sadece bir kaçıdır.

MELEK BAĞÇE, ÇAĞLAR BOYU SÜREN KADINA YÖNELİK ERİL ŞİDDET SONUCU YAŞAMDAN KOPARILAN KIZKARDEŞİMİZDİR.

Ataerkil egemen sistemin; eğitimde, medyada, iş yerinde ve gündelik hayatın her alanında yeniden üretildiği Türkiye’de, siyasi iktidarın kadına ve çocuğa karşı işlenen suçları cezasız bırakan mevcut şiddet dili ve politikaları, şiddeti ve ayrımcılığı kurumsallaştırmakta, failleri cesaretlendirmektedir. Öyle ki siyasi iktidarın, son 10 yılda kadın ve çocuk haklarının gaspına yönelik mevcut gerici politika ve uygulamaları ile AKP-MHP ve HÜDA PAR bloğunun çocuk ve kadına yönelik şiddet ve istismarın önünü açan söylemleri, bugün olduğu gibi acı durumların yaşanmasına neden olmaya devam edecektir.

Şiddeti meşrulaştıran, hatta sürekli olarak yeniden üreten iktidar ve siyaset dili, başta kadınlar, çocuklar, gençler, LGBTİ+lar olmak üzere toplumun bütün kesimlerine yönelik baskı, sindirme ve korku iklimi yaratmak amacıyla sürdürülmektedir.  Kadını ve kazanılmış haklarını yok sayan, sahiplenilmesi gereken bir mal gibi gören kadın düşmanı erkek egemen politikalar, alınmayan koruyucu önlemler, işletilmeyen düzenleyici mekanizmalar ve cezasızlık politikaları hayatımızın her alanını kuşatmaya devam etmektedir. Yaşamın her alanında fütursuzca kol gezmesine ve yaygınlaşmasına yol açmakta; taciz, tecavüz ve cinayetle son bulan yaşam hakkı ihlalleri toplumun beden ve ruh sağlığını her geçen gün daha fazla tehdit etmektedir.

Bu süreçte kadına ve çocuğa yönelik her tür ayrımcılığı ve şiddeti önlemeye dönük CEDAW, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarotte Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerin hayata geçirilmemesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en etkili uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesi ve 6284 Sayılı Yasanın tartışmaya açılması, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin yaygınlaşmasında başta gelen belirleyici etkenlerdir.

BİZ BİLİYORUZ Kİ; Kadın cinayetleri politiktir ve bütün kadın cinayetlerinde olduğu gibi Melek Bağçe’yi yaşamdan koparan yalnızca boşanma aşamasında olduğu bir erkek değil, bu kadın düşmanı politikaların sonucudur.  

DR. MELEK BAĞÇE, SON ZAMANLARDA HIZLA ARTAN SAĞLIKTA ŞİDDETİN HEDEFİNDE YAŞAMINI KAYBEDEN BİR SAĞLIK EMEKÇİSİDİR.

Görevi sağlık hizmeti vermek ve yaşatmak olan sağlık emekçisi, Sağlıkta Dönüşüm Projesi’yle, yalnızca birinci basamak sağlık hizmetlerini tahrip etmekle kalmamış, sağlık emekçilerini,  parçalanan ve güvenli olmayan sağlık kurumlarında çalışmaya mahkûm etmiştir.

Sendika ve emek meslek örgütleri olarak; giderek artan sağlıkta şiddetin durdurulması için yaptığımız eylem ve etkinlikler, hazırladığımız yasa önerileri siyasal iktidarın kör duvarlarına çarpmakta, “Sağlıkta şiddete son” çığlıkları duyulmamaktadır.

Sağlığın ve yaşamın korunması için hizmet üretilen ve güvenli olması gereken sağlık kurumları, günümüzde eli silahlı erkek faillerin kolayca girip çıktığı, özellikle kadın sağlık emekçilerine yönelik tacizden cinayete her tür şiddet eylemini gerçekleştirebildiği ortamlara dönüşmüştür.

YAŞAMI SAVUNAN SAĞLIK EMEKÇİLERİ OLARAK BURADAN BİR KEZ DAHA HAYKIRIYORUZ;

Emek ve meslek örgütleri olarak, kadına ve çocuğa karşı her türlü şiddet ve istismar ile bunlara neden olan bu karanlık zihniyete karşı mücadeleyi yükselterek sürdüreceğiz.

Bir kadını daha kaybetmemek, yaşamdan, sağlıktan, özgürlükten ve meslekten bir kişi daha eksilmemek için, kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

Kadın düşmanlığında ortaklaşan,  kadınları sahiplendirmekten bahseden, çocuk istismarını meşrulaştıran ve ülkemizi ortaçağ karanlığına gömmeye çalışan bu gerici ve ataerkil zihniyeti, kadınlar eşitlik ve özgürlük mücadelesini yükselterek, dayanışma ve iradeyle değiştirecektir.

İnsan haklarına ve onuruna yaraşır, şiddete karşı güvenli çalışma ortamlarını talep etmekten ve mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimizi belirtiyor, daha güzel ve yaşanır bir dünyayı inşa edinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR.

KADIN CİNAYETLERİ VE SAĞLIKTA ŞİDDET SONA ERSİN!

Paylaş :

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Çerezlerle ilgili detaylı bilgi için Çerez Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.