GÜNDEM

KAYIPLAR BULUNSUN FAİLLER YARGILANSIN EYLEMİNİN 685’İNCİ HAFTASINDA ALİ MÜLDİR’İN AKIBETİ SORULDU

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Kayıp Yakınlarının her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” oturma eyleminin 685’inci haftasında, 1 Ocak 1994’te Şırnak’ın Silopi ilçesinde gözaltında kaybedilen Ali Müldir’in akıbeti soruldu.

KAYIPLAR BULUNSUN FAİLLER YARGILANSIN EYLEMİNİN 685’İNCİ HAFTASINDA ALİ MÜLDİR’İN AKIBETİ SORULDU

Eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetim kurulu üyeleri, hak savunucuları ve kayıp yakınları katıldı. Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı.

Eylem öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun;

“Değerli Kayıp Yakınları, Barış Anneleri, sevgili hak savunucusu arkadaşlar: “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eylemimizin 685’inci haftasındayız. Burada adaleti, hukukun üstünlüğünü, Türkiye’de geçmişte devletin sistematik bir politikayla işlediği suçların, faillerinin yargılanması, ağır suçlarla yüzleşilmesi ve hesaplaşılması adına mücadele ediyoruz.  Bu mücadelemiz hakikat, adalet mücadelesi olduğu kadar, Türkiye’de hakikat rejiminin oluşturulması ve barışçıl bir şekilde tüm sorunların çözülmesi amacıyla yürütmekteyiz. Cumartesi Annelerinin, Kayıp Yakınlarının ve hak savunucularının yürüttüğü mücadelenin böyle değerlendirilmesi gerekiyor.

Ne yazık ki Türkiye’de savunduğumuz hakikat ve adalet değerleriyle örtüşmeyen bir politik ve hukuki süreç işliyor. Son bir hafta içinde görülen davalarda Türkiye’deki mevcut yargının tarafsız ve bağımsız olmadığı, hukukun üstünlüğüne karşı anti-demokratik politikaların olduğunu gözlemleyebiliriz. 90’lı yılların karanlık döneminde katledilen Musa Anter ve diğerlerinin, faillerinin yargılandığı davada herhangi bir gelişme sağlanmadı. Failler tespitli olmasına rağmen cezalandırılmadığı gibi dava Türkiye’nin insan hakları hukukunu hiçe sayan zaman aşımı riskiyle de karşı karşıya bulunmaktadır. Her ne kadar uluslararası hukukta insanlığa karşı bir suç mahiyetinde olan bu suçlara karşı zaman aşımının işletilemeyeceği belirtilmişse de Türkiye’nin bu anlayıştan uzak yargı politikası nedeniyle cezasızlık zırhıyla failler aklanmıştır. Yakın tarihte 2017 Newroz’unda katledilen Kemal Kurkut davasında sayısız tanık beyanı, kamera kayıtlarıyla tespitli olan suç kapsamındaki failin tutuklanmasına ve cezalandırılmasına yönelik bir yargılamanın yapılmadığını görüyoruz. Bütün bu ağır sürece bir de Urfa’da gerçekleşen çocuk yaşam hakkı ihlali eklenmiş durumda. Merkezi bir yerde kolluk görevlerinin atış talimi yaptığı bir yerde bir çocuğun cesedi bulundu.  Bu olayın faillerinin tespit edilmesi ve yargılanması için hak savunucuları etkin mücadele yürütecektir. Bu coğrafyada binleri bulan insanlığa karşı suç fiillerinde yargı makamları, idari kurumlar ve siyaset hiçbir şekilde bu suçları ortaya çıkaracak, failleri tespit edecek bir girişimde bulunmuyor. Ancak yasal mevzuat değişikliklerle failleri koruyor ve yargı kararıyla failleri aklamayı sürdürüyor.

Cezasızlık politikasına itiraz eden insanların, yargılandığı bir hafta geçirdik. 700’üncü haftasında kayıplarının bulunmasını, faillerinin yargılanmasını, Türkiye’nin adil bir sisteme kavuşmasını talep eden annelere yönelik İstanbul’da önce bir kolluk şiddeti ve sonrasında yargı şiddeti başladı. Yargı şiddetinin son duruşmasında annelerin ve hak savunucularının eylemleri suçlulaştırılıp, cezalandırılmaya yönelik yargı baskısı devam ettirildi. Cumartesi Annelerinin, kayıp yakınlarının mücadelesi her koşul altında devam ettiği gibi, bu yoğun yargı baskısı altında da devam edecek. Şubemiz, Zorla Kaybedilenler Ve Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi arkadaşımız Fırat Akdeniz’e hukuksuz uygulamalara karşı gerçekleştirmiş olduğu itirazlar, barışçıl eylemler gerekçesiyle hapis cezası verildi. Arkadaşlarımızın, annelerimizin bütün bu eylem, etkinleri suçlulaştırılamaz, yargı konusu edilemez, cezalandırılamaz. Bizler arkadaşlarımızın eylem ve etkinliklerine hep beraber katılmaya, itirazlarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Kolluk görevlerinin orantısız, yargı makamlarının kural dışı eylemleri devam ediyor. Cumartesi Anneleri, Kayıp yakınlarından tutalım, 5 yaşındaki çocukların kolluğun keyfi ve hukuk dışı aramalarına kadar devam ediyor bu hukuksuz politikalar.

Bu hukuksuzluk, kanun dışılık ve keyfi yönetim uygulamalarına karşı hak mücadelesi yürüten sivil toplum örgütleri, anneler, hak savunucuları var. Bu hukuksuzluğa karşı adalet talebinde bulunmaya devam edecekler. Cezasızlığa karşı mücadele edenlerin, cezalandırılmasına karşı mücadele etmeye devam edecekler” dedi.

 

Zeytun’un ardından söz alan İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Ferhat Berkpınar, Ali Müldir’in hikâyesini paylaştı.

Berkpınar’ın konuşmasında:

“Ali Müldir, Şırnak’ın Silopi ilçesinde ikamet ediyordu. Olay tarihinde polisler Ali’nin evine gidip Ali’yi sorarlar. O esnada Ali ve Babası evde bulunmadığı için kardeşleri de gelen polislere Ali’nin evde olmadığını söyler. 

Baba Pirmüz eve geldiğinde, polislerin Ali’yi sorduğunu, Ali’nin ise eve gelmediğini öğrenir ve o günden sonra ailesi Ali’den bir daha haber alamaz. 

Ancak baba Pirmüz, diğer çocuklarına zarar gelmemesi ve benzer durumlarda yetkili makamlara başvuran ailelerin akıbetini bildiği için Ali’nin kaybolmasına dair hiçbir kuruma başvuruda bulunmaz.

2009 yılında cezaevinde tutuklu bulunan iki gizli tanığın Şırnak’ın Cizre ilçesinde 1993 -1995 yılları arasında terörle mücadele adı altında faaliyet yürüten bir suç örgütünün varlığından bahsedip işlenen suçlar hakkında ayrıntılı bilgi vermesi üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlatır.

Savcılığın, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı ile birlikte yürüttüğü bu soruşturma neticesinde tanık anlatımlarının birçok eski dosya bilgileri ile örtüştüğü görülerek, önemli kanıtlara ulaşılır ve şüphelilerin bir kısmı tutuklanır.

Yaşanan gelişmelerin kamuoyunda duyulmasıyla sorumluların tespit edilip, yargılanabileceği umudu doğdu. Bu nedenle 2009 yılında Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde pek çok aile Şırnak Barosu aracılığıyla ve gönüllü avukatların desteğiyle kendi kayıplarının da akıbetlerini öğrenebilmek ve sorumluların bulunması amacıyla uzun süredir hiçbir işlem yapılmamış kayıp dosyaları ile ilgili savcılıklara yeniden başvurularda bulunur.

Müldir ailesi de, Ergenekonculara yönelik başlayan operasyon sonrası oğullarının akıbetini öğrenmek için 3 Şubat 2009 tarihinde Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunur. Ancak Ali Müldir’in akıbeti konusunda halen bir bilgiye ulaşılamadı.

Ali, 1 Ocak 1994 tarihinden beri hala kayıp!

Bugün kayıp yakınları olarak, 28 yıl önce kaybedilen Ali Müldir ve diğer tüm kaybedilenler anısına 1 dakika oturma eylemi gerçekleştiriyoruz” dedi.

Paylaş :

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Çerezlerle ilgili detaylı bilgi için Çerez Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.